Cloud

Abone Ol

Yeni içerikler eklendiğinde anında e-posta adresinize bildirim almak isterseniz abone olabilirsiniz.

Jean-Paul Sartre ve Bad Faith (Felsefe Polisliği)

Tarih: 21.11.2019 18:58 Okuma Süresi: 9 dk. 29 sn. Yazar: Cloud

1. Benim hiçbir suçum yok ki komiser amca

-Neden makdulü öldürdünüz? ( arkafonda kanıt müziği ve sorgulama odası, üç kişi)        

+Ya şimdi beni öldürmeye kalkınca….KADeR oLarAK… gendi öldü… Benim bu eylemde hiçbir suçum yok.

 

2.  Bir türlü özgürlüğünü elde edemeyen dost

- Ee anlat bakalım, evde hayat nasıl gidiyor?      

+ Kanka ya ben ne zaman bir şeyler yapmak istesem bana engel oluyorlar. Eve çıkayım diyorum izin vermediler mesela, yurt hayatında iyice kafayı yedim.

(Sartre elinde Böyle Buyurdu Zerdüşt ile gelir.)

- "Arayan kolaylıkla kaybolur. Her türlü yalnızlaşma suçtur."

böyle konuşur sürü.

 Yalnız kişi, çabucak uzatır elini karşısına çıkana. Kimi insanlara elini değil, pençeni uzatmalısın sadece!

Ama karşına çıkabilecek en kötü düşman, her zaman sen kendin olacaksın; sen kendin pusuda bekleyeceksin kendini.

(Burada olayı anlatan kişi noluyor lan diyip ayağa kalkar ve uzaklaşmaya başlar, Sartre konuşmaya devam eder.)

Yalnız kişi, kendin gidiyorsun, kendine giden yolda!

Kendini yakmak istemelisin kendi ateşinde; nasıl yeniden doğmak isteyebilirsin ki, önce kül olmadan? Benim gözyaşlarımla git yalnızlığına, kardeşim. Severim kendinin ötesinde yaratmak isteyeni ve böylece yok olanı.

 

 

3. Sence ben nasıl biriyim?

- Kanka sence ben nasıl birisiyim?

+ Sen var ya hayatımda gördüğüm en mükemmel insansın kanka. Sen öncelikle dürüst bir insansın. Bu zamana kadar hiçbir yanlışını görmedim. Sonracıma… hiç kimseye eyvallahın yok birader. Sana birisi bir yanlış yaptığında asla affetmiyorsun.

(Hmm, ne kadar da mükemmel bir insanmışım ben yaw. Daha önce hiç böyle olduğumu duymamıştım. Demek ki ben dürüst bir insanım. Tabiki de dürüst bir insanım. Benim kimseye yalan söylediğim görülmemiştir. Ben kimseye yalan söylemem. Her zaman doğruluk erdeminin yılmaz bayrak taşıyıcısıyımdır.)

 

4.  Çıkar arkadaşlıkları

- Ooo canım kardeeeş eeeem naber ya. ( Can isimli biraderimiz eve gelir kapıyı Mehmet açar.)

+ Ooo selam kanka hoşgeldin. İyilik valla birader seni sormalı.

- Napalım işte takılıyoruz... Ya eğleniyormuşsunuz, ben de  geleyim dedim. Hem özledim sizi uzun zamandır görüşmüyoruz.

+ Gel kanka gel. Bi bardak kap gel kendine, cin aldık biz de oturuyoruz.

( Hmmm… Demek ortamda cin var…. Ben şimdi bundan 2 bardak gömsem, az da ortamda eğleniyor gibi yapsam. İki dans ederiz falan. Sonra da yüzyıla çıkarım, belki bi biçız düşürürüm. İyi iyi. Bugün de yolumuzu bulucaz.)

 

 

Konseptin kendisinden Jean-Paul Sartre, ki kendisi ben VAROLUŞÇUYUM deme girişiminde bulunan ilk filozoftur, ilk olarak 1943 tarihli kitabı Varlık ve Hiçlik’te bahsediyor. Peki Bad Faith tam olarak nedir?

J.P Sartre varoluşçuluğuna göre insanlar, Tanrı öldüğü için*, eylemlerini rasyonalize edecek bir kılavuza sahip değildirler. Bu, temelde şu demek oluyor. Artık kutsal kitaplar bize eylemlerimizin iyi ya da kötü; doğru ya da yanlış olduğu konusunda temel bir dayanak sağlamıyorlar. Bilimsel çalışmalar neticesinde artık yaradılış masalları hepimize saçma geliyor. Hiçbir canlı türünün ortaya hokkabazlık usulüyle çıkarılmadığını biliyoruz. Çünkü fosil kalıntıları ve evrim konusundaki bilgilerimiz bize kaynak oluyor. Fakat yine de bilimin henüz cevaplayamadığı sorular var. Ayrıca, kişi din temelini yıktıktan sonra yerini ne doldurmalı sorusuna bilim bir yanıt vermiyor. İyi olan nedir, kötü olan nedir, bu tür sorularımıza cevap verecek kaynaklar olarak hep kutsal kitapları gördük.  Onların modern insanın hayatında kapladığı yer azaldıkça, insanlar eylemlerinin ahlaki olup olmadıkları konusunda büyük şüpheye düşüyor.

 

Çürümek:

https://eksisozluk.com/entry/72168068

Bilim: canlılar çürüyor
madde ufalanıyor/kül oluyor
su buharlaşıyor
enerji yanıyor

 

Masallar, laf ebeliği: her şeyde yok/hiç olmaya doğru bir meyil bir arzu var. çünkü her şey hâl ile biliyor ki; yok/hiç olmak o'na kavuşmanın ilk adımı.

 

Bilim: buharlaşan su aynı zamanda donmaktadır da.

Conservation of energy: In physics and chemistry, the law of conservation of energy states that the total energy of an isolated system remains constant; it is said to be conserved over time. This law means that energy can neither be created nor destroyed; rather, it can only be transformed or transferred from one form to another.

 

Masallar, laf ebeliği: E ö sen beni anlamadın. Orada derin anlamlar var.

 

 

Konuyu fazla dağıtmadan şunu söyleyelim. Peki, insana şimdi ne olmuştur?  Eğer Tanrı yoksa, artık öz, varoluştan önce gelmemektedir. Artık, varoluş, özden önce gelmektedir. Öz nedir, varoluş nedir diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bu soruyu Sartre şöyle cevaplıyor.

“İlkin insan vardır, yani insan önce dünyaya gelir. Var olur. Ondan sonra tanımlanıp belirlenir, özünü ortaya çıkarır.”

 

Yani insan özünde iyidir, kötüdür, günahkardır, tövbekardır, arayıp Allah’ını bulur, iyi bakılırsa çiçek açar, suyu bol gelirse çürür gibi özünü tanımlayan cümleler artık insanlar için geçerli değildir.

İNSAN KENDİ EYLEMLERİNDEN SORUMLUDUR.

Eğer insanın belli bir özü bulunmuyorsa, yani her birey ne olacağına kendisi karar veriyorsa, onun eylemlerinde tamamen özgür olduğunu söyleyebiliriz. Tek sorun, herkesin bu özgürlüğün farkına varmamış olması, kendi kararlarını alabilecek bir yapılarının bulunmadıklarını düşünmesi,  YALANIN İÇİNDE YÜZÜP GİDİYOR OLMALARI. BAD FAITH IÇERISINDE OLMALARI.

Bundan mütevellit, Sartre varoluşçuluğunun temel amaçlarından bir tanesi, insanların eylemlerinde özgür olduğunu göstermektir.

 

Dinsiz olsa etik tanımayacak kişi:

Özgür… eylem….

Şimdi…senin…aananıı… bacınııı şey yapsalar….. özgür eylem diyeceksin yani…

 

Bu noktada Sartre şunları söylüyor: Bireysel Edinimler bütün insanlığı bağlar.

Sartre’ın bu fikrinin temelinde ise şu var: kişi kendisi için kötü olanı seçmez. Olmak istediğimiz varoluş biçimi her nasıl bir şeyse, bu aynı zamanda tüm insanlar için de sürdürülebilir bir yaşam tarzı olmalıdır.Mesela, biz bir üniversite öğrencisi olarak eğer haftasonlarını yüzüncüyıl çarşı gibi patlayan ortamlarda değerlendirmek istiyorsak, bu eylemin aynı zamanda tüm üniversite öğrencileri için geçerliliği olabilecek bir eylem olduğunu vurgulamış oluyoruz. Çünkü herkes için iyi olmayan şey, bizim için de iyi olamaz.

 

Eğer bir kişi, annesinin ve bacısının başka insanlarla cinsel ilişkiye girmesine olumlu bakıyorsa, bunu diğer tüm insanların yapabileceği bir eylem olarak görüyorsa, bu kişi pek ala başka insanların anneleri ve bacıları ile sohbeti yürütebilir.

Yani şu an şunu gelebilecek bütün gerizekalı savları savmak için açıkladığıma utanıyorum. Her neyse…

 

Sartre ise şu örneği veriyor: “Bir işçiysem, sosyalist olmayı değil de, bir hristiyan sendikasına girmeyi seçersem, bununla şunu belirtmiş olurum: «İnsana düşen ,alınyazısına katlanmaktır; tevekküldür, boyun eğmektir. Çünkü bu dünyada saltanat yok insan için!» Gelgelelim, bu hareketimle, bu seçişimle yalnızca kendimi bağlamış olmakla kalmam, herkes adına tevekkülü salık vermekle bütün insanlığı da bağlamış olurum.”

Varoluşçuluk, Sartre bazında, sosyalist olman veya hristiyan sendikasına katılmana iyi ya da kötü demiyor. Sadece, bu eylemi özgür olarak gerçekleştirdiğini, ve sen eylemini gerçekleştirirken sadece kendi adına karar vermediğini, bütün insanlığı kapsayan ve bütün insanlık tarafından uygulanabilecek bir hayat örneği sunduğunu hatırlatmak istiyor.

 

Peki Bad faith nedir?

Birbirimize söylediğimiz çeşitli yalanlardır. Tetiğe basma eylemini gerçekleştiren sanki biz değiliz de, başka birisiymiş yalanıdır. Kafamızda belirlediğimiz hayatı yaşayamadığımız için başkalarını suçlamamızdır, korkularımızdır. Bizim özümüzü başkalarının belirlemesi, ve başkalarının bizim hakkımızdaki görüşleri ile yaşamamızdır. Bad faith, bütün zorbalıkları gerçekleştirip “Ama herkes böyle yaşamıyor ki  eheheh” demektir.  Bad faith, arkadaşına sevgi dolusu sarılıp, aslında o sarılmada başka amaçlar gütmektir.

Bad faith, etik değildir.

Lütfen çevrenizde bad faithte olan arkadaşlarınıza bu yazıyı yollayın, ve bir an önce eylemlerindeki özgürlüğünü hatırlamasını sağlayın.

"when validation and identity derives from others, others become hell for us, a state where torture is not carried out by devils but self-inflicted and inescapable. therefore, each individual must ultimately face self truth and its consequences."


Bu içerik "727" kez görüntülendi.

Tags: #felsefe, #nietzsche, #sartre, #bad, #faith, #existantialism, #varolusculuk, #ve, #humanizm

Jean-Paul Sartre ve Bad Faith (Felsefe Polisliği)
İçerik Yorumları (0)

Bu yazı için henüz yorum yok.