and his name was halil emre gürsoy Tarih: 16.12.2022 02:04 Okuma Süresi: 5 dk. 2 sn. Yazar: Cloud boşver beni mühim değilim. bu onun hikayesi... emre gürsoy adanalıydı. güneşe isyan edenlerin ülkesinde, yumurtaların sokakta pişecek kadar sıcak olduğu bu kentte yaşayan kavruk tenli bir dostumuzdu. kendisiyle tanışalı yaklaşık 15 yıl kadar oluyor. 2007 yılı dolaylarında, o zamanlar internet forumlarının, gençlerin tek sosyalleşme mecrası olduğu düşük döviz kurlu o yıllarda uslanmam.com isimli bir forumda denk geldik. o zamanlar bilgisayarım gta vice city'i bile zor kaldırırken ister istemez browser oyunlarına ilgi duymuştum. dragonfable bunlardan biriydi. forum başlıklarına göz gezdirirken şöyle bir yazıya denk geldim: "9999999 SEVİYE OLMAK İSTEYEN WAR MI BURAYA BAKSIN" herhangi bir konuda başarı elde etmek için en az düzeyde çaba sarf ettiğim, her sene hiç çalışmadan en yüksek notları aldığım ilkokul yıllarında ben ve benim gibi belki de milyonlarca genç için bu tarz başlıklar adeta bir mıknatıs görevi görmekteydi. evet... ben de 9999999 level olmak istiyordum, ve buna en kısa sürede ulaşabilmeyi vaat eden birisi vardı. sorgulama kapasitemin henüz bu kadar yüksek olmadığı o zamanlarda herhangi bir insanın bunu yapabilmesi ve karşılığında hiçbir talepte bulunmaması bana oldukça doğal gelmişti. insan büyüdükçe daha mı kapitalist oluyor ne? velhasıl kelam, adı halil emre gürsoy olan bu dostuma bana hile kullanabilme yeteneklerini gösterebilmesi için yeni açılmış bir dragonfable hesabı verdim. kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. üzerine ağlayacak hiçbir emek vermediğim bir hesabın kullanıcı adı ve şifresini yazarken içim rahattı. 2 dakika kadar kısa bir sürede emre bana hesabı vaat ettiği gibi 99999 seviye olarak verdi. çocuk aklımın bu olaya ne kadar şaşırdığını tahmin edebilirsiniz. yaptığı bu işle benim için bir büyücüden farksızdı. ancak bir sorun oldu... bana geri verdiği bu hesap yarım saat sonra oyun adminleri tarafından banlandı. yaptığı iyiliğin bir an için hiçbir anlamı kalmamıştı; ama benim için 15 yıl sürecek bir arkadaşlığın temelini attıracak komik bir anı oldu bu olay da. geçen 15 yıllık bu zaman içerisinde bu hayatta belki de en çok mesaj attığım insan oldu kendisi. hayatta başımdan geçen istisnasız her olay hakkında haberi vardı. kimi zaman sevip de kavuşamadıklarımı, kimi zaman kavuşup mutlu olamadıklarımı, lisede notlarımın ne kadar boktan olduğunu, skype üzerinde konuştuğumuz yıllarda "karabaş"ın olur olmadık yerde havlamalarını, üniversite yıllarımı, askere gidip gelişimi, çanakkale'de boğulmaktan son anda kurtuluşumu ve daha birçok şeyi biliyordu. bir gün karşıma çıkıp da "bana bu zamana kadar anlattığın her şeyi tekrar anlatman için sana 1 milyon dolar versem?" diye sorsa herhalde reddederdim. "biliyorsun işte, bir şekilde yaşandı ve tarih oldular." diye cevap vermeyi yeğlerim. "senin de bir gün tarih olacağını bilmeden." insanın yaşı ilerledikçe kendini yeni insanlara anlatma isteği gerçekten azalıyor. son beş yıl içerisinde tanıdığım kim varsa beni yarım yamalak bilir. son beş yıl içinde büründüğüm kimlikteki ben ile 15 yıl önceki ben arasındaki farkı bilmeyen insanın da bana dair isabetli yorumlarda bulunacağını düşünmüyorum. işte bu yüzden bazı yıllanmış kaşar olan dostlarımızın değerini iyi bilmeliyiz. halen hayatta olan bu insanların bizler için ne kadar mühim birer cevher olduklarını onları kaybettikten sonra fark etmemeliyiz. şimdi ne söylesem boşa konuşmuş olacağım. seni kaybettik, ve benim için dünya da anlamını biraz olsun kaybetti. bundan yaklaşık tam bir yıl önce yeni yıla girerken birbirimize yeni yıl dileklerinde bulunmuştuk. ben emre'den tez vakitte üniversite mezunu olup diploma sahibi olabilmesini ironik bir şekilde dilemiştim. o da bilmukabele benim de tez vakitte ülkeyi terk edebilme imkanına sahip olabilmemi dilemişti. ne ben ayrılabildim bu topraklardan, ne de kendisi o diplomayı alabildi. ne kadar ileri gitmeye çalışsak da sadece geri mi gidiyoruz anlamadım. yazıp yazıp siliyorum, sadece iç geçirebiliyorum. bizi bu siktimin dünyasında tek başımıza bırakarak çok ayıp ettin. hadi tekrardan saatlerce boş muhabbet edelim, 15 yıl önce ne oynadıysak tekrar oynayalım. adana'ya geleyim ne dersin? hani geçen yılbaşı için gelecektim... hayata veda edecek kadar yaşlanmış olamazsın ya? öbür dünya yok ve bir daha hiç olmayacaksın. bunun acısını hep kalbimde taşıyacağım ve seni unutmayacağım. Bu içerik "584" kez görüntülendi. Tags: #adana Önceki Önceki İçerik: Reactionism in Turkey Sonraki Sonraki İçerik: Çivit Renkli Gece and his name was halil emre gürsoy İçerik Yorumları (2) Yorum Yaz Yorum Ekle Gülhan2 years ago Bu çok üzücü Yeliz Güleşçi2 years ago Bu yazıyı okurken çocukluk arkadaşımın bir kere daha ne kadar iyi olduğunu anladim. Emre gittiği yerde çok mutlu. Her zaman ziyaretine gidiyorum. Bir dahaki gidişimde selamını söyleyeceğim.