Hayat Tarih: 01.07.2022 00:56 Okuma Süresi: 6 dk. 24 sn. Yazar: Cloud herkese yeniden merhaba. sıcak olması gereken bu günlerin sıcaklığını henüz yaşayamadığımız bu günlerde evimin salonundan yazdıklarımı okuyan tüm işsizlere selamlar. uzun süredir yazmadığımın farkındayım; çünkü yazacak bir konu bulamıyorum. yanıma aldığım bir litrelik biranın verdiği ufak da cesaretle birlikte artık saçmalamaya hazırım. bugünün konusunu hayatın kendisi olarak seçiyorum. uzun zamandır aklıma takılan birçok soru var. yanıtlarını da bi' yakalıyorum, sonra gözümü açıp kapayınca yine her şey başa dönüyor. sorularımın cevabını bulamam tabiki de aslında hiçbir şeyin doğru cevabının olmamasından kaynaklı. mesela, hayatta yeterince başarılı bir insan oldum mu sorusu sıklıkla kafamı kurcalıyor. bir yanım bu soruya "başarı dediğin şey yalnızca ego tatminidir. başarı ölçütün başkalarının sana nasıl baktığı ise yalnızca sefil bir hayat yaşamakla cezalandırırsın kendini." diyor. diğer bir yanım ise "hayattan daha çok zevk almak istiyorsan daha fazla başarı elde etmelisin. isteklerinin bir sonu olmadığını biliyorsun; o halde neden her birini yerine getirmek için daha fazla çabalamıyorsun?" diyor. buradan çıkan sonuca göre kendi yarattığım düşünceler şu ikileme çıkıyor: a) başarıda kıstas kişinin kendisi olmalıdır. b) başarı evrenseldir. herkesin takdir edebileceği bazı şeyler vardır. eğer iki tarafı da fazlasıyla kurcalayacak olursanız şu soruya varırsınız: Ben niye yaşıyorum? eğer bu hayatta bir yaşama sebebi bulmak gerekiyorsa, bu tabiiki de kişinin hayattan en çok mutluluk aldığı ve en az acıyı çektiği bir yaşam olmalı. ben de kendime en çok neyden zevk alırım, ya da neyi gerçekleştirmek beni çok mutlu eder diye soruyorum. bu soruya verdiğim yanıtların ise geçen yıllar zarfında değişime uğradığını görüyorum. mesela, üniversiteli halime bu soruyu soracak olsaydınız size nispeten maddiyatın daha az olduğu ve kişisel tatminlerin daha fazla olduğu bir yaşam tarzının daha yaşanılabilir olduğunu söylerdi. şimdi ise sıradan insanlar gibi "ya kredi çekip araba mı alsam?" gibi sorularımın oluştuğunu görüyorum. sanki son model bir araba satın almak bütün varoluşsal dertlerimin çözümü olacakmış gibi. ancak neden böyle düşünmeye başladığımın da farkındayım aslında. herhangi bir işle ilgilenmiyorken, yani kendime ayırabildiğim vakit daha fazla iken, daha derinlikli düşüncelere sahip olabiliyordum. şimdiyse "onu alayım, şunu alayım, daha çok para kazanayım." gibisinden çok yüzeysel düşünmeye başladığımı farkettim. bu da tamamiyle kendime daha az zaman ayırdığımdan ötürü oluşuyor. beyaz yaka insanları yavaşça anlamaya başlıyoruım; çünkü kapitali zengin etmek pahasına vazgeçtikleri yaşamlarında kendilerini mutlu kılacak başka bir yol yok. o adam saatlerini bir patron için mesela feda etmiş ve karşılığında da bir maaş alacak. kendisini mutlu kılacak şey de tamamen para ile satın alınabilen bir şey olmak zorunda; çünkü aksi onu asla memnun etmez; öyle olmasaydı çalışmazdı. onun mesela çalışmayan insanlardan bir farkı olmak zorunda. "gülüyorum burada". insanların kendilerini sorgulamasını olumlu buluyorum ki bu benim hiçbir zaman yapmayı esirgemediğim şeylerden bir tanesidir. her konuda sorular sorabilmek insanna katkısı büyük olan bir şey. daha iyi sorular her zaman daha iyi cevaplara gebedir; ve daha iyi cevaplarsa bize daha büyük katkılar sağlar. ancak tüm bu sorgulama süresi sonunda bir cevaba ulaşmamızın gerekli olduğuna inanıyorum. aklıma müşterilerin soruları geldi mesela şu an. bazı sorularda çok uzun süre daldığımı biliyorum ve bir sonuç ya da bir çözüm bulmadan düşüncede olduğum her dakika aslında benim aleyhime işliyor. hayatta da böyle aslında. bir an önce güzel yanıtlar bulup harekete geçmeli. harekete geçmek ise aslında hayatta kalan zamanımızı daha anlamlı kılma gayesinden başka bir amaç taşımaz. biz hayatımızda bir farklılık yaratmak istesek ve gerçekten de bazı taşları yerinden oynatıp çok uzağa fırlatsak da aslında büyük pencereden bakıldığında bunun hiçbir anlamı yoktur. ne yaparsak yapalım sadece acıyı erteliyoruz. eğer öyle olmasaydı hiçbir şey yapmamaktan bile zevk almamız gerekirdi. sahi bazı post travmatik neo apokaliptik ve aynı zamanda fütüistik düşünce akımlarına göre insanların aslında hiçbir şey yapmadan da varolmaktan zevk alması mümkün; ama ben genelde kendim dışındaki insanları genelde hep şu görseldeki gibi görüyorum: yaşamaktan gerçekten keyif alan insan sayısı çok az. beklentilerin ve gerçekliklerin bu kadar birbirinin zıttı olduğu bir dünyada aslında bunun olması çok normal geliyor. mutlu olmanın yasaklandığı bir çağdayız. üzülmek için binbir tane sebebin var. artan fiyatlara üzülebilirsin, neden olmak istediğin birisi gibi olmadığına üzülebilirsin, anne ve babanın sana neden böyle davrandığına üzülebilirsin ve bu liste sonsuza kadar gider. ama gerçekten hayattaki her olumsuzluktan etkilenecek miyiz? tek yolu bu mudur yani yaşıyor olmanın? daha iyi bir seçeneğimiz yok mu elimizde? bardağın dolu tarafını ateşimizi söndürmek için mi içtik yoksa? velhasıl kelam, bugün de iyi boş yaptık he. bazen internette tesadüfen blogları olan insanlara denk geliyorum. inanın içimden hiç okumak gelmiyor. eminim ki bu siteye giren insanların yüzde ellisi de böyle düşünüyodur. yazılarımdan keyif alıyorsanız ne mutlu size. ben başkalarını okurken pek keyif almıyorum açıkçası. (okuyamadık kardeş durumumuz yoktu) Bu içerik "271" kez görüntülendi. Tags: #hayat, #falan, #yasam, #beyaz, #yakali, #kole, #olmak, #bir, #seyler, #basarmaya, #calismak, #ama, #basarmaktan, #emin, #olamamak Önceki Önceki İçerik: Reactionism in Turkey Sonraki Sonraki İçerik: Memat Hayat İçerik Yorumları (0) Yorum Yaz Yorum Ekle Bu yazı için henüz yorum yok.